DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz
Yazıcıya hazırla
Irakta Saddam Hüseyinin hukuki olarak linç edilmesine başlanıyor
James Cogan
2 Kasım 2005
İngilizceden çeviri (19 Ekim 2005)
Saddam Hüseyinin Bağdatta bugün, ABD tarafından kurulmuş olan Irak Yüksek Ceza Mahkemesinin (IYCM) ve ABD destekli Irak Hükümetinin himayesi altında yargılanmaya başlanması, hukukun ayaklar altına alınmasıdır. ABD emperyalizminin Irakı yasadışı ve yağmacı işgali ve 150.000 den fazla Amerikan ve diğer yabancı ülkelerin askerlerinin süregelen varlığından başka dayanağı olmayan bir kukla mahkeme ve hükümetin, eski Irak Devlet Başkanını cezalandırma girişimine inandırıcılık kazandırması mümkün değildir.
Saddam Hüseyinin ve onun Baas Partisi iktidarının Iraklılara karşı işlediği, hesabını vermesi gereken çok sayıda suç var. Ancak, bugün başlayan duruşmalar eski diktatörü bir an önce ölüme mahkum edip ardından acilen idam etmek için tasarlanmış göstermelik bir davadan başka bir şey değildir. Amaç adalet değil, ABDnin, Britanyanın ve diğer büyük güçlerin Saddam Hüseyinin yaptığı çok sayıdaki gaddarlığın suç ortağı oldukları gerçeğini gizlemektir.
Bugün Saddam Hüseyin sadece 1982 yılında Duceyl köyünde 150 insanın katledilmesine ilişkin 19 adet suçlamayla yargılanıyor. Bu kıyım Baas Partisinin önderine karşı Şii fundemantalist - bugünkü Irak başbakanı İbrahim El Caferinin partisi olan - Dava adlı örgüte üye oldukları öne sürülen kişilerce yapılan başarısız bir suikast girişimini izlemişti -
Büyük güçler tarafından teşvik edilmiş ya da onaylanmış diğer Baatist suçlar yerine, Duceyl kıyımı özellikle seçilmiştir. Bu suçlar arasında, 1979 yılında Irak Komünist Partisi üyelerinin katledilmesi; 1980 yılında ABD destekli Irakın İranı işgal etmesine zemin hazırlayacak biçimde binlerce Şiinin öldürülmesi; 1980-88 İran-Irak savaşında Batı tarafından sağlanmış olan kimyasal silahların İranlı asker ve sivillere karşı kullanılması; 1980lerin sonlarına doğru Kürt halkına karşı girişilen soykırım uygulamaları ve 1991 Körfez Savaşının ardından on binlerce Şii ve Kürdün katledilmesi yer alıyor.
BMin Uluslararası Ceza Mahkemesinde Hırvatistan, Bosna ve Kosovada işlendiği öne sürülen 66 savaş suçu ve soykırım uygulamakla suçlanan eski Yugoslav önderi Slobodan Miloseviçin sürmekte olan duruşmasının herhangi bir biçimde bir tekrarı olmamasını sağlamak için, Saddam Hüseyinin davasının buna uygun bir biçimde düzenlenmiş olduğu bir sır değil.
Miloseviç, 1990larda Balkanlar halklarına yönelik girişilen vahşetin büyük bir bölümünden sorumlu olan milliyetçi bir demagogdur. Buna karşılık Miloseviç son dört yıl içinde yargılanmakta olduğu davayı kullanarak, büyük güçlerin bölgenin yıkımına yol açan etnik çatışmalara neden olan entrikalarını belgeledi ve 1999da NATOnun Yugoslavyaya yaptığı saldırının yasadışı olduğunu teşhir etti. Dava, en hafif deyimiyle, davacılar için bir utanç kaynağı durumuna gelmiş durumda.
Hüseyinin savunmasının ABDnin başını çektiği 2003 işgaline ve bu şekilde mahkemenin meşruluğuna meydan okuyacağı kesindir. Bununla birlikte ABD, suçlamaları dar bir çerçeveyle sınırlandırarak, 1980li yıllarda Baas Partisi rejimiyle yapmış olduğu işbirliği konusunda sorulabilecek sorulardan kurtulmayı ümit ediyor. Örneğin, Hüseyin 1983 ve 1984 yıllarında, o zamanlar ABD başkanının elçisi, bugün ise Savunma Bakanı olan Donald Rumsfeldle yaptığı, İran-Irak savaşında ABDnin Irakı desteklemesine yol açan görüşmeleri nakledebilir.
Sonuç olarak ortaya, ölüler konuşmaz ilkesine dayanan ve daha çok linç etmeye benzeyen bir dava çıkmıştır. Irak hükümeti hükmü önceden vermiş ve en kısa zamanda Hüseyine ölüm cezası verilmesini neredeyse IYCMye emretmiştir.
Irak Devlet Başkanı Celal Talabani 6 Eylülde ulusal televizyonda yaptığı açıklamada Hüseyinin bir "savaş suçlusu" olduğunu, "suçları gereği günde 20 kere idam edilmeyi hak ettiğini," söyledi. Pazartesi günü Başbakan El Caferi davanın bir "araştırma projesi" olmadığını açıkladı. Hakimlerin yapması gereken tek şeyin "bu adam birtakım suçlar işledi mi?" sorusuna cevap vermek olduğunu ve bunu bir an evvel yapmaları gerektiğini vurguladı.
IYCM yasasının 30. maddesinin b fıkrası bir idam cezasının temyiz süresinin bitiminden sonraki 30 gün içerisinde infaz edilmesini öngörüyor.
İnsan Hakları İzleme Örgütü, 16 Ekimde Hüseyinin yargılanmasını ele aldığı uzun bir eleştiri yazısında bu maddeye dikkat çekti. Yazıda şöyle deniliyor: Bu infaz koşulu "birden fazla davada yargılanmakta olan bir kişinin, diğer davalar henüz görülmeden, sadece bir davada yargılanıp, mahkum edilerek cezasının infaz edilmesini mümkün kılıyor ve bu şekilde mağdurları, tanıkları ve bütün Irak halkını Irak tarihinin en büyük insan hakları ihlallerinden bazılarından hukuki olarak sorumlu olan kişilerinin kimler olduğunu nihai olarak ortaya çıkarmaktan yoksun bırakabilir. Hükümlülerin halen haklarında suçlamalar bulunurken idam edilmeleri, söz konusu olaylar hakkında davalıların leh ve aleyhindeki delillerin halk önünde hesabının verilmesini engeller."
Washington Post 18 Ekimde şu yorumu yaptı: "Hukuk uzmanları ve gözlemciler, Miloseviç davasının uzunluğunun ve karmaşıklığının, Iraklı savcıların Hüseyinin 24 yıllık iktidarı sırasında yapıldığı iddia edilen her vahşeti kapsamak yerine birkaç önemli olaya odaklanmaları gerektiğine ikna olmalarına katkıda bulunduğunu söylediler."
Gazete, ABD işgal otoritesinin IYCMnin ilk halini oluşturduğunu, bu mahkemenin ilk yasalarını kaleme aldığını ve soruşturmayı yapan baş yargıç da dahil olmak üzere davaya bakacak olan beş yargıcı atamış olduğunu göz ardı etti. Bush yönetimi BMin Saddam Hüseyinin davasında herhangi bir rol oynamasını engellemeyi kararlaştırarak, duruşmalar üzerinde mümkün olan en sıkı denetimi sağlamayı amaçlamıştır.
Saddam Hüseyine ve diğer Baas Partisi üyelerine karşı açılmış olan bu dava, en başından itibaren ABD, Britanya ve Avustralyadan - hükümetleri bizzat 2003 saldırısının ve onu izleyen işgalin savaş suçlarını işlemiş olan bütün ülkelerden - gelen hukukçular ve danışmanlardan oluşan bir irtibat bürosu tarafından hazırlandı. New York Times Salı günü "irtibat bürosunun, gerçek kimliğini hep saklamak koşulu ile, mahkemenin attığı her adımla ilgili tavsiyelerde bulunan ve hatta onun adına karar veren gerçek güç," olduğunu belirtti. IYCMnin faaliyetleri Washingtondan gelen 138 milyon dolarla finans ediliyor.
Saddam Hüseyinin davasını saran hukuksuzluğun yaydığı kötü koku kayda değer bir durumun oluşmasına neden oldu. Hüseyinin yakalanmasını aşağılayıcı, abartılı detaylarla manşet yapan Bush yönetimi ve ABD basını, bunun tam tersine, davanın görüşülmesi yaklaşırken neredeyse hiç yorumda bulunmadı. Beyaz Saray isteseydi bunu da gündemin odağı haline getirebilmek için elinden gelen her şeyi yapardı.
Haberlerin verilişindeki bu yumuşama, Hüseyinin yargılanmasının, ABDnin ve hükümetin silahlı güçlerine yönelik işgal karşıtı muhalefeti ve silahlı başkaldırıyı şiddetlendiren bir başka etken haline gelebileceği korkusunu yansıtıyor.
Davaya yönelik Amerikan manipülasyonu sadece Irak yönetimini oluşturan Şii ve Kürt partilerine zarar verir. Bu partilerin taraftarlarının bir çoğu daha şimdiden Irakın egemen ve Washingtondan bağımsız olacağı konusunda verilmiş olan sözleri bir safsata olarak görüyor. Saddam Hüseyine yönelik suçlamaların sınırlı tutulması, ancak Baatistlerin ellerinde eziyet çekmiş ve berbat koşullar altında yaşamaya devam eden Şii ve Kürt işçilerin ve yoksul köylülerin duydukları kızgınlığı ve hayal kırıklıklarını arttırabilir.
Dava aynı zamanda Sünnilerin duydukları öfkeyi de artıracaktır. Irakın işgalinden bu yana geçen iki buçuk sene içerisinde ABD emperyalizmi, bırakın Sünni halkın desteğini, Saddam Hüseyinin rejiminin temelini oluşturan Sünni Arap egemen çevreleri saflarında bile kayda değer bir kesimin işbirliğini sağlayamadı.
Anayasa tasarısı için geçen hafta sonunda yapılan oylama bu ayrılıkların büyüklüğünü gözler önüne serdi. Sünniler ezici çoğunlukla hayır oyu verirlerken, Kürtlerin ve Şiilerin büyük çoğunluğu kabul oyu kullandılar. Mezhepler arasında tırmanan gerilimin ortasında birçok Sünni bir kenara itildiklerini ve ayaklanmayı desteklemeleri durumunda kaybedecekleri bir şey olmayacağını düşünüyorlar.
Hüseyinin avukatı Halil El Duleymi yaptığı basın açıklamalarında hukuki savunmanın ana dayanağının mahkemenin meşruluğunun reddi olacağını açıkça belirtti. El Duleymi davanın düşmesi için bir önerge hazırlanıncaya kadar davanın görülmesinin ertelenmesini istemeyi planlıyor.
ABD yetkilileri davanın yaratabileceği etkiler konusunda duyulan endişeler nedeniyle Irak hükümetine bugün yapılacak duruşmanın televizyonda yayınlanmaması için baskı yapıyorlar. Duruşma televizyonda yayınlanacak olsa bile, çekim ile yayınlanma arasında 20 dakikalık bir gecikme söz konusu olabilir.New York Timesın dikkatli bir dille belirttiği gibi, bu "görünüşe bakılırsa mahkemeye duruşmada yaşanabilecek herhangi bir - sözgelimi Saddam Hüseyinin aniden çok sert sözler söylemeye başlaması ya da bir güvenlik sorununun yaşanması gibi - uygunsuz durumları sansür etmeye olanak tanımayı amaçlıyor."
Saddam Hüseyinin davası Bush yönetimi ve Iraktaki ABD işgali için yeni bir siyasi yenilgiye dönüşüyor.
Sayfanın başı
Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.
Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır
|