World Socialist Web Site


Bugün Yeni
Olanlar

Haber ve Analiz
Tarih
Sanat Eleştirisi
Polemikler
Bilim
Bildiriler
Röportajlar
Okur Mektupları

Arşiv

DSWS Hakkında
DEUK Hakkında
Yardım

DİĞER DİLLER
İngilizce

Almanca
Fransızca
İtalyanca
İspanyolca
Portekizce
Lehçe
Çekce
Rusça
Sırp-Hırvat dili
Endonezyaca
Singalaca
Tamilce


ANA BAŞLIKLAR

Dünya ekonomik krizi, kapitalizmin başarısızlığı ve sosyalizmin gerekliliği
SEP/DSWS/TEUÖ bölgesel konferanslarında kabul edilen karar önergesi

Bush, Türkiye’ye Irak’ta PKK’ya saldırması için yeşil ışık yaktı
Türk-Kürt çatışmasındaki tarihsel ve siyasi sorunlar

Asya’da tsunami: neden hiçbir uyarı yapılmadı

Mehring Books’tan yeni bir kitap: Amerikan Demokrasisinin Krizi: 2000 ve 2004 Başkanlık seçimleri

Livio Maitan (1923-2004):
eleştirel bir değerlendirme

  DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz : Diğer haberler ve analizler

Yazıcıya hazırla

"Tuhaf bir dünyanın" mali dengesizlikleri

Nick Beams
17 Kasım 2005
İngilizce’den çeviri (28 Ekim 2005)

Dünya ekonomisinin dengesizlikleri büyük bir krize yol açmadan önce daha ne kadar artabilir? Önde gelen mali, akademik ve hükümet çevrelerinde gittikçe daha sık bir biçimde sorulan soru bu.

Bu ayın başlarında Financial Times dünya ekonomisi üzerine, görünüşteki hızlı büyümeye ve düşük faiz oranlarına karşın, endişelenmeyi gerektirecek nedenlerin arttığı uyarısında bulunan sekiz sayfalık bir ek yayınladı.

Ekte şöyle deniliyor: "Dünya ekonomisi hızlı bir tempoda büyümeye devam ediyor. Faiz oranları düşük düzeyde seyrediyor. Mali piyasalar az sayıda gerginlik belirtisi gösteriyor. Ve dünya ekonomisinin geleceği parlak görünüyor. 30 yıl sonra ulaşılan en iyi büyüme oranının ardından Uluslararası Para Fonu büyüme oranının 2005 ve 2006 yıllarında yüzde 4,3 ile sağlıklı bir oranda seyretmeye devam edeceğini tahmin ediyor.

"Ancak her şey süt liman değil. Dünya ekonomisinde büyüme ve ticaret akımları bugüne kadar hiç bu kadar dengesiz olmamıştı. Küresel büyüme Çin ve ABD’de yoğunlaşmış durumda. Asya, Almanya ve petrol ihraç eden ülkeler rekor düzeyde fazla veriyorlar. Buna karşılık ABD, İMF’nin 2005 yılında 760 milyar dolara ya da GSYİH’nın [gayri safi yurtiçi hasıla] yüzde 6,1’ine ulaşacağını tahmin ettiği, bugüne kadar görülmüş en yüksek cari işlemler açığını veriyor."

En çarpıcı dengesizliklerden biri Asya merkez bankalarının, kendi para birimlerinin dolar karşısında değer kazanmasını önlemek için - genellikle düşük faiz oranlarıyla - ABD mali varlıklarını satın almaları nedeniyle, hızla artan döviz rezervleri. 1997-98 Asya mali krizinden sonra, Asya merkez bankalarının gelecekte yaşanabilecek çalkantılara karşı mali bir tampon aramalarıyla başlayan bu süreç, son zamanlarda ivme kazandı.

Financial Times, Asya’nın döviz rezervlerinin "olağanüstü" birikimine işaret ederek şöyle diyor: "Sadece on yıl önce önde gelen yedi Asya ekonomisi toplam 509 milyar dolar ya da ABD hariç tutulduğunda küresel toplamın yüzde 36’sı kadar döviz rezervi tutuyorlardı. 2004 yılının sonunda aynı ekonomiler 2.300 milyar dolar tutarında, küresel tutarın yüzde 60’ına karşılık gelen bir döviz rezervine sahipler." Asya’nın rezervleri bir zamanlar en büyük yedi sanayileşmiş ülkenin (G7) döviz rezervine eşitken, şimdi bunların 10 katı büyüklüğünde.

Yükselen petrol fiyatlarıyla daha da artan dengesizlikler İMF’nin ve G7’nin yöneticilerinin gözünden kaçmıyor. Bu konular İMF’nin, geçtiğimiz Eylül ayında yapılan yıllık toplantısında gündemin üst sıralarında yer alıyordu.

Financial Times şu yorumu yapıyor: "Eğer sonbahar toplantıları, hazır bulunan polis sayısıyla, delegasyonların büyüklüğü ile ya da üretilen metinleri sayısıyla değerlendirilecek olursa, dünya konuya ilgi duymaya başlıyor denebilir.

"Ne var ki çok az şey değişti ve artan sayıda katılımcı - merkez bankası yetkilileri ve ekonomi bakanları - kamuoyu önünde ya da özel görüşmelerde uluslararası mali kurumların küresel ekonomik ortamı koordine etme konusunda halihazırda gösterdikleri yetersizlikle ilgili düş kırıklıklarını ifade ettiler.

"Ülkeler ve kurumlar koordine edilmiş eyleme ihtiyaç olduğu konusunda hemfikir olduklarını söylerlerken, küresel ekonomideki riskler için diğerlerini suçlama güdüsünden kendilerini kurtaramıyorlar. Örneğin Avrupa ve Japonya ABD’nin sürdürülemez nitelikteki bütçe politikalarına dikkat çekerlerken, ABD iyi düzeyde büyüme oranlarına ulaşılması için kendisinin nasıl üstüne düşeni yapmakta olduğunu söylüyor.

Dünya ekonomisi üzerindeki en büyük tehlikelerden biri, bir noktada dünyanın geri kalanından ABD’ye doğru mali fon akışının durması ya da en azından azalmaya başlaması, bunun doların değerinin düşmesine, faiz oranlarında çok hızlı bir artışa ve ABD’nin ve küresel ekonominin hızlı bir biçimde resesyona [ekonomik durgunluk - ç.n.] girmesine yol açmasıdır.

Geçen ay Levy Ekonomi Enstitüsü ekonomistleri tarafından yayınlanan bir çalışma şu soruyu gündeme getiriyor: ABD ve kreditörleri: sembiyoz [ortakyaşam - ç.n.] sürebilir mi? Raporun yazarlarına göre "ABD’nin ve dünya ekonomisinin şu anda yüz yüze olduğu stratejik sorunlar ancak uluslararası bir anlaşma yoluyla aşılabilir." Ne var ki halihazırdaki "sembiyoz" nedeniyle böyle bir değişime yol açacak bir baskı ortaya çıkmış değil.

ABD, yabancı sermaye akışı her yıl ürettiğinden yüzde 6 oranında daha fazla tüketmesine izin verdiğinden kısa dönemli bir avantajdan faydalanıyor. Diğer yandan hızla sanayileşme sürecine girmiş olan Çin ve diğer doğu Asya ülkeleri devasa miktarda likit varlıklar biriktirirken aynı zamanda Japonya ve Avrupa, Amerika’ya yaptıkları ihracat nedeniyle ekonomilerini destekliyorlar. Böylelikle bir yandan dengesizlikler kötüleşirken, "bir piyasa çözümü umanlar bir serabın peşinden gidiyor olabilirler."

Levy Enstitüsü’nün raporu ABD’nin ticaret dengesinin daha da kötüye gitmemesi durumunda bile cari işlemler açığının GSYİH’ya oranının şu anki yüzde 6 civarındaki düzeyinden yüzde 8,5’e ulaşabileceğini öngörüyor. Konut piyasası bir kez zirveye ulaştığında ve hane halkının borçluluğunun artması durunca ve tüketim harcamaları gitgide azalmaya başlayınca, resesyonu önlemek için devlet tarafından yapılan harcamaları artırmak gerekecek - buna göre devlet, harcamalarının GSYİH’ya oranını şu anki yüzde 4 düzeyinden yüzde 8,5’lara kadar çıkarması gerekecek.

Eğer ABD’nin net ihracat konumunu iyileştirmek konusunda hiçbir şey yapılmazsa ve eğer hükümet "bu devasa mali uyarıcıyı uygulamaya koymakta istekli olmazsa, ABD ekonomisi, ülke içinde ve dışında ciddi dezenflasyonist sonuçlar doğuracak olan, toplam talepte inatçı bir yetersizliğin yaşanacağı bir döneme girecek."

Kesin ve hızlı bir öngörü yapmak olanaksız olsa da, görece yoksul ülkelerin ABD ekonomisine düşük faizlerle para sağladıkları,Financial Times’ın "tuhaf bir dünya" olarak tanımladığı bu ortam, sonsuza kadar bu şekilde süremez ve bir "ayarlamanın" gerçekleşmesi gerektiğinde, bu çok kapsamlı sonuçlar doğuracaktır.

Aynı zamanda bakınız
Makalenin İngilizce orijinali
(28 Ekim 2005)
ABD’nin açığı yeni bir rekor kırdı
(26 Temmuz 2005)

 

Sayfanın başı

Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.



Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır